İçeriğe geç

İçindekiler kısmına geç

Ölüler Yaşayanlara Yardım Edebilir mi?

Ölüler Yaşayanlara Yardım Edebilir mi?

Ölüler Yaşayanlara Yardım Edebilir mi?

BATI AFRİKA’DA Tamba isminde bir genç sınava girecekti. * Annesi başarılı olabilmesi için mutlaka ölmüş akrabalarından yardım istemesi gerektiğini söylüyordu. Sicilya’nın Palermo kentinde, iyi korunmuş yüzlerce mumyanın sergilendiği bir yeraltı mezarlığı var. Oraya gelen bazı turistler o ölülerin, yaşayanlara ilahi bir koruma sağlayabileceğine inanıyor. Türkiye’de de pek çok insan türbe, yatır ve benzeri yerleri ziyaret edip ölülerden medet umuyor. Kutsal saydıkları bu yerlerde, evlenmek, çocuk sahibi olmak veya hastalıklarından iyileşmek gibi dileklerle dua edip adak adıyorlar.

Dünyanın her yerinde ölülerin yaşayanlara yardım edebileceğine inanılıyor. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Belki siz de böyle öğrendiniz ya da çevrenizdeki insanlar buna inanıyor. Sevdiğimiz biri öldüğünde, onu özlememiz gayet doğaldır. Ruhlarla insanlar arasında aracılık ettiklerini iddia eden medyumlar da bu özlemi gidermeyi vaat ediyor. Time dergisine göre bir medyum “Ruhlar çağırıldıklarında her zaman yardıma hazırdır” dedi. Peki bu doğru mu? Ölüler gerçekten yaşayanlara yardım edebilir mi? Kutsal Kitabın bu sorulara verdiği açık cevap sizi şaşırtabilir.

Ölüler Bir Yerde Yaşıyor mu?

Kutsal Kitap ölülerin durumunu kolay anlaşılan, basit ifadelerle açıklar. Süleyman peygamberin şu sözlerine dikkat edin: “Yaşayanlar öleceklerinin farkındadır; ölüler ise hiçbir şeyin farkında değildir” (Vaiz 9:5). Ölülerin duyguları olabilir mi? Süleyman’ın sonraki sözleri şöyledir: “Sevgileri de, nefretleri de, kıskançlıkları da yok olmuştur, artık güneş altında yapılan hiçbir şeyde payları olmayacaktır” (6. ayet). Ayrıca peygamber şöyle der: “Gideceğin ölüler diyarında iş, tasarı, bilgi ve hikmet yoktur” (10. ayet). Ayetin yazıldığı dil olan İbranicede, “ölüler diyarı” ifadesinin karşılığı (şeol) “insanlığın ortak mezarı” anlamına gelir. İncil’de de bu İbranice sözcüğün Yunanca karşılığı (hades) geçer. Ve o sözcüğün İsa’nın öldükten sonra bir süre kaldığı yer için kullanılması ilginçtir (Elçiler 2:31).

İsa hayattayken pek çok insana yardım etti, ancak kendisinin de öleceğini biliyordu. Peki mezardayken insanlara hâlâ yardım edebileceğini düşünüyor muydu? Hayır. Yaklaşan ölümünü geceye benzetti ve “o zaman kimse çalışamaz” dedi (Yuhanna 9:4). O, artık yaşamayan insanların “ölümün tutsağı”, yani faaliyetsiz bir durumda olduğunu çok iyi biliyordu (İşaya 26:14).

İsa ölümü açıklamak için başka bir örnek daha kullandı. Yakın arkadaşı Lazar öldüğünde, İsa ölümü uykuya benzetti (Yuhanna 11:11-13). Uyuyan birinden bize yardım etmesini bekleyebilir miyiz? Tabii ki hayır. İnsan uykudayken hiçbir şeyin farkında olmaz. Bir başkası için hiçbir şey yapamaz.

İnsan Ölünce Ruhu Yaşamaya Devam Ediyor mu?

Birçok kişiye ölen insanların ruhlarının yaşamaya devam ettiği öğretilmiştir. Oysa Kutsal Kitap başka bir şey öğretir. Mezmurlarda (Zebur) ölen insanın durumu hakkında şöyle okuyoruz: “Onun ruhu çıkar, kendisi toprağa döner; ve bütün düşünceleri o gün biter” (Mezmur 146:4). Burada bahsedilen ruh, insan ölünce yaşamaya devam eden bir varlık değil, yaşam gücüdür. Ve bu yaşam gücü bedenden çıkınca kişinin düşünceleri yok olur, insan tamamen bilinçsiz bir duruma gelir, başka bir âlemde yaşamaya devam etmez. Hatta aynı durum hayvanlar için de geçerlidir. Kutsal Kitap şöyle der: “İnsan için de hayvan için de bir son var, ikisinin de sonu aynı. Biri nasıl ölüyorsa, öbürü de öyle ölüyor; hepsinde aynı ruh var . . . . Hepsi aynı yere gidiyor. Hepsi topraktan geldi ve toprağa dönüyor” (Vaiz 3:19-21). Kısacası, Kutsal Kitapta insan öldüğünde görünmez bir kısmının yaşamaya devam etmediği tekrar tekrar gösterilir.

Ancak ‘İnsanların ölülerle temasa geçtiğine, seslerini duyduğuna, hatta onları bizzat gördüğüne dair çok şey duyuyoruz’ diye itiraz edebilirsiniz. Gerçekten de dünyanın her yerinde böyle olayların yaşandığı duyuluyor. Bir aile ferdini ya da dostunu kaybeden insanlar da buna dayanarak ümitleniyor ve ölülerle temasa geçebileceğini iddia eden medyumlara başvuruyor.

O anlatılanlar doğru mu? Doğru ise, bu yukarıda değindiğimiz bilgilerle çelişmez mi? İsa, Tanrı’nın Sözünün hakikat olduğunu söyledi ve hakikat kendisiyle çelişmez (Yuhanna 17:17). Aslında Kutsal Kitapta, ölülerin yaşayanlara yardım edebileceği iddialarını nasıl görmemiz gerektiğine dair net öğütler vardır. Kutsal Kitabın bir bölümünde, ölülerden medet uman bir kişiden bahsedilir. Bu kaydı incelemek bize hakikati gösterir.

Bir Kral Ölülerden Yardım İstiyor

Şimdi anlatacağımız olay, MÖ 12. yüzyılda yaşandı. O zamanki İsrail kralı olan Saul ile askerleri, eski İsrail topraklarının kuzeyinde bulunan bir savaş alanında, korkunç Filistî orduları karşısında duruyordu. “Saul Filistîlerin ordugâhını görünce çok korktu, yüreği yerinden oynadı.” Kral o andan itibaren Yehova Tanrı’ya doğru şekilde tapınmayı bıraktı. Sonuç olarak O’na yalvarışları cevapsız kaldı. Tanrı’nın peygamberi olan Samuel de ölmüştü. Kral Saul şimdi nereden yardım arayacaktı? (1. Samuel 28:3, 5, 6).

Saul, En-dor şehrinde oturan bir medyuma gitti. Ölüler diyarından Samuel’i çağırması için ona yalvardı. Medyum, kralın isteğini yerine getirdi ve ruh çağırdı. Samuel olduğunu iddia eden bir ruh gelip krala Filistîlerin galip geleceğini, ayrıca kendisiyle oğullarının çarpışmada öleceğini söyledi (1. Samuel 28:7-19). Bu sözler gerçekten de ölüler diyarından gelen Samuel’e mi aitti?

Gördüğümüz gibi, Kutsal Kitap ölmüş kişilerin ‘toprağa döndüğünü ve bütün düşüncelerinin bittiğini’ söyler (Mezmur 146:4). Hem Kral Saul hem de Samuel peygamber, Tanrı’nın medyumlara danışmayı kınadığını biliyordu. Hatta Saul daha önce ruhçulukla ilgili her şeyi ülkeden atmakta önderlik etmişti (Levioğulları 19:31).

Bu gerçeğin ışığında, Tanrı’ya sadık biri olan Samuel ruh olarak hâlâ yaşıyor olsaydı, O’nun kanununu çiğneyip Kral Saul’la buluşmak için bir meydumla işbirliği yapar mıydı? Yehova Tanrı, Saul ile konuşmayı reddetmişti. O zaman bir medyum, ölmüş olan Samuel aracılığıyla Yüce Tanrı’yı Kral Saul’la konuşması için zorlayabilir miydi? Kesinlikle hayır. Belli ki Samuel olduğunu iddia eden o ruh, Tanrı’nın sadık peygamberi değil, onu taklit eden kötü bir cindi.

Cinler, insanlık tarihinin başlarında Tanrı’nın yetkisine başkaldıran meleklerdir (Başlangıç 6:1-4; Yahuda 6). Cinler insanları hayattayken izleyebilir, her bireyin nasıl konuştuğunu, göründüğünü ve davrandığını bilebilir. Onlar tüm güçleriyle insanları Kutsal Kitapta yazanların doğru olmadığına inandırmaya çalışır. Dolayısıyla Kutsal Kitabın bizi bu ruhlarla hiçbir şekilde temasa geçmememiz için uyarması çok yerindedir (Tekrar 18:10-12). Cinler bugün hâlâ faaldir.

Şimdi birçok kişinin ölen sevdiklerini nasıl “gördüğünü” ya da seslerini “duyduğunu” anlayabiliriz. Bu gibi olaylar kötü cinlerin işidir. Onlar bazen iyi niyetli görünse de aslında amaçları insanları kandırmaktır * (Efesoslular 6:12). Ayrıca şunu da düşünmek gerek: Yehova Tanrı sevgi doludur ve her zaman bizim iyiliğimizi ister. Eğer ölüler bir yerde yaşıyor olsaydı ve dostları ile akrabalarının yardımına gelebilseydi, sevgi dolu Yaratıcımız bunu “iğrenç” görüp yasaklar mıydı? Tabii ki hayır! (Tekrar 18:12; 1. Petrus 5:7). Öyleyse kim bize güvenilir bir yardım sunabilir?

Yaşayanlar ve Ölüler İçin Gerçek Yardım

Gördüğümüz gibi, ölülerin yaşayanlara yardım etme gücü yoktur. Onlardan yardım isteme girişimleri işe yaramaz. Üstelik bu girişimler, Tanrı’nın emirlerini çiğnemek anlamına geldiğinden ve bizi cinlerin etkisine maruz bıraktığından son derece tehlikelidir.

Kutsal Kitap bizi en iyi yardım kaynağına yönlendirir. Bu kaynak, Yaratıcımız Yehova Tanrı’dır. O bizi ölümden bile kurtarabilir (Mezmur 33:19, 20). Hatta bize şu an da yardım etmeye hazırdır. Medyumların sunduğu sahte umutların tersine, Tanrı bize gerçek bir ümit sunar.

Makalenin başında sözü edilen Tamba, medyumların sunduğu sahte umutlar ile Yehova Tanrı’nın insanlara sunduğu hakikat arasındaki farkı bizzat gördü. Medyumlar ona, ölmüş atalarına bir sunu vermezse sınavında başarısız olacağını söylediler. Ancak Tamba, Yehova’nın Şahitleriyle Kutsal Kitabı incelemeye başlamıştı. Ölülerin gerçek durumunu ve ölmüş akrabalarını kimlerin taklit ettiğini öğrenmişti. Annesi bir medyumdan yardım alması için ona büyük baskı yaptı. Ama Tamba “Başarısız olursam seneye daha çok çalışırım” diyerek bunu reddetti.

Sonuç ne oldu? Sınavda birinci oldu. Annesi buna çok şaşırdı, medyumlara güvenini kaybetti ve bir daha ölülere sunu vermekten söz etmedi. Tamba, Yehova’nın ‘yaşayanlar için ölülere başvurmaktan’ sakınmamızı istediğini öğrendi (İşaya 8:19). Ayrıca Kutsal Kitap incelemelerinden, Tanrı’nın kanununa zevkle uyduğu sürece başarılı olacağını gördü (Mezmur 1:1-3).

Peki ölen sevdiklerimiz ne olacak? Onlar için bir ümit yok mu? Yehova biz yaşayanların yanı sıra mezarda olanlara da yardım edeceğine söz verir. İşaya peygamber ölülerin ne kadar güçsüz olduğunu anlattıktan sonra bakın ne dedi: ‘Ölüleriniz yaşayacak. Ey toprakta yatanlar, uyanın, sevinçle haykırın!’ Gelecekte bunların olacağını anlatan İşaya, ‘ölümün tutsaklarının’ tekrar yaşayacağını söyledi (İşaya 26:19).

O sahneyi gözünüzde canlandırmaya çalışın! Tanrı şu anda mezarlarda uyuyan milyarlarca kişiyi yaşama döndürecek! Kutsal Kitap O’nun ölülere hayat vermek istediğini, hatta onları ‘özlediğini’ yazıyor (Eyüp 14:14, 15). Bu vaat, size gerçek olamayacak kadar güzel mi geliyor? İsa için bu ümit öylesine gerçekti ki, ölülerden bahsederken onların Yehova’nın gözünde hayatta olduğunu söyledi (Luka 20:37, 38).

Siz de bu ümide sahip olmayı ister misiniz? * Öyleyse Kutsal Kitaptan doğru bilgiler almaya devam edin. Bu incelemeyi sürdürdükçe, Yehova Tanrı’nın hem yaşayanlara hem de ölülere yardım edebileceğine güvenecek, ayrıca vaatlerinin “güvenilir ve doğru” olduğuna ikna olacaksınız (Vahiy 21:4, 5).

[Dipnotlar]

^ p. 2 İsim değiştirilmiştir.

^ p. 18 Bu konuda daha fazla bilgi almak için Mukaddes Kitap Aslında Ne Öğretiyor? kitabının 100-103. sayfalarına bakın. Bu yayın Yehova’nın Şahitleri tarafından yayımlanmıştır.

^ p. 26 Kutsal Kitaptaki dirilme vaadi hakkında daha fazla bilgi almak için Mukaddes Kitap Aslında Ne Öğretiyor? kitabının 7. bölümüne bakın.

[Sayfa 19’daki pasaj]

Sevdiğimiz biri öldüğünde, onu özlememiz gayet doğaldır

[Sayfa 20’deki resim]

Samuel peygamber gerçekten ölüler diyarından gelip Kral Saul’la konuştu mu?